9. KLONLAMAYI "EVRİM TEORİSİNİN DELİLİ" GİBİ SUNMAK, NEDEN BÜYÜK BİR ALDATMACADIR?
CANLILARIN klonlanması (kopyalanması) gibi bir bilimsel gelişme için "evrim teorisini destekler mi?" şeklinde bir sorunun sorulması ya da akla gelmesi bile aslında çok önemli bir gerçeği gösterir. Bu gerçek, evrimcilerin, savundukları teoriyi halka benimsetmek uğruna ne denli ucuz propagandalara başvurduklarıdır.
Zira evrim teorisini ilgilendiren
bir yönü olmadığı için, "kopyalama" konusu, hiçbir profesyonel
evrimci tarafından konu edilmez. Oysa her ne pahasına olursa olsun, körü körüne
evrim teorisini savunmaya çalışan, özellikle de bir kısım yerli medya
kuruluşlarında odaklanmış çevreler, böylesine ilgisiz bir konuyu bile evrim
propagandasına dönüştürmeye çalışırlar.
Canlıların Kopyalanması Ne Demek?
Kopyalama işlemi için kopyalanması planlanan canlının DNA'sı kullanılır.
Canlının bir hücresinde bulunan DNA'sı mikroskop altına alınır ve o türden
başka bir canlıya ait bir yumurta hücresinin içine yerleştirilir. Hemen
ardından şok uygulanır ve yumurta hücresinin bölünmeye başlaması sağlanır.
Bölünmeye devam eden embriyo o türden herhangi bir canlının rahmine
yerleştirilir ve gelişip doğması beklenir.
Neden Evrimle Ilgisi Yok?
Kopyalama, zaten var olan canlı bir üreme mekanizmasına, zaten var olan bir genetik bilginin eklenmesinden ibarettir. Bu işlemde ne yeni bir mekanizma, ne de yeni bir genetik bilgi üretilmiş değildir. |
Kopyalama ve evrim kavramları tanım olarak tamamen farklıdır. Evrim teorisi cansız maddenin tesadüfler sonucu canlılığı oluşturduğu iddiası üzerine kurulmuştur. (Bu iddianın gerçekleşebileceğine dair de hiçbir delil yoktur). Kopyalama ise canlı hücrenin genetik maddesi kullanılarak, o canlının kopyalanmasıdır. Zaten canlı olan bir hücreden yola çıkılır ve biyolojik bir süreç laboratuvar ortamına taşınarak yapay yöntemlerle tekrarlanır. Yani ortada evrimin temel iddiası olan "tesadüfi" bir süreç ya da "cansız maddenin canlanması" gibi bir durum yoktur.
Gerçekte
kopyalama işlemi evrim için hiçbir delil sağlamaz, ancak evrim teorisini
kökünden çürüten bir biyoloji kanununun çok açık bir kanıtıdır. Bu kanun, ünlü
bilim adamı Louis Pasteur'ün 19. yüzyılın sonuna doğru ortaya koyduğu
"hayat ancak hayattan gelir" prensibidir. Bu açık gerçeğe rağmen
kopyalamanın evrime delil gibi gösterilmesi, medya yoluyla yürütülen büyük bir
saptırma ve aldatmacadır.
Bu
saptırma, aslında evrimcilerin klasik bir yöntemidir. Evrim teorisinin ortaya
atılmasından sonra, daha ilk yıllardan başlayarak, teoriyi benimsetmek uğruna
çeşitli propaganda yöntemlerinin denendiğini, hatta bazı evrimci bilim
adamlarının bilimsel sahtekarlıklar düzenlediklerini biliyoruz. Evrimci basın
da bu sahtekarlıklarda "suç ortağı" olmuştur. Varolmayan deliller
telkin yöntemiyle halka ulaştırılmış ve insanların önemli bir bölümünün bunlara
inanması sağlanmıştır.
Ancak
özellikle son 30 yıl içinde çeşitli bilim dallarındaki ilerlemeler canlıların
ortaya çıkışının tesadüf kavramı ile açıklanmasının imkansız olduğunu
göstermiştir. Evrimcilerin bilimsel yanlışları ve taraflı yorumları belgelenmiş
ve böylece evrim teorisi bilim sınırları içinde savunulamaz hale getirilmiştir.
Bu gerçek ise evrimcilerin bir kısmını farklı arayışlara itmiştir. İşte
"canlılığın kopyalanması" hatta yakın geçmişte "tüp bebek"
gibi bilimsel gelişmelerin evrime delilmişcesine propagandasının yapılması bu
nedenledir.
Topluma bilim adına söyleyecek sözü kalmayan evrimcilerin halkın bilgi eksikliğine sığınarak teoriyi yaşatmaya çalışmaları, yalnızca o teorinin bilimsel yönden acınacak halini gösterir. Diğer tüm bilimsel gelişmeler gibi "kopyalama" da canlılığın yaratılmış olduğuna ışık tutan çok önemli ve aydın latıcı bir bilimsel gelişmedir.
Klonlama konusu yakın bir zaman önce bilim çevrelerinde önemli bir gündem maddesi oldu. Bilinen kanunlar çerçevesinde gerçekleşen biyolojik bir süreç olmasına rağmen evrimciler her yeni bilimsel gelişme gibi bunu da teorilerini destekleyebilme hevesiyle sahiplenmeye çalıştılar. Evrimi ideolojik olarak destekleyen basın-yayın organları da evrim yanlısı sloganlarla konuyu manşetlere taşıdılar. Hiçbir bilimsel dayanağı olmamasına rağmen konu çeşitli polemiklerle evrimin kanıtı gibi sunulmaya çalışıldı. Fakat konunun evrimci safsatalarla uzaktan yakından ilgisinin olmadığı açıktı. Bilim dünyası evrimcilerin bu gülünç çabasını ciddiye bile almadı.
Üstte: Klonlama işleminin nasıl gerçekleştiğini açıklayan yabancı bir bilimsel yayın.
Kopyalama Hakkında Diğer Yanlış Anlamalar
Kopyalama konusunda insanların içine düştüğü bir diğer yanlış anlama ise, kopyalamayı "insan yaratmak" olarak anlamalarıdır. Oysa kopyalamanın böyle bir anlamı kesinlikle yoktur. Kopyalama, zaten var olan canlı bir üreme mekanizmasına, zaten var olan bir genetik bilgiyi eklemekten ibarettir. Bu işlemde ne yeni bir mekanizma, ne de yeni bir genetik bilgi üretilmiş değildir. Var olan bir insanın genetik bilgisi alınmakta, bir annenin rahmine yerleştirilmekte ve annenin doğuracağı yeni çocuğun, genetik bilgisi alınan kişinin "tek yumurta ikizi" olması sağlanmaktadır.
Kopyalamanın ne olduğunu bilmeyen pek çok kişi ise, bu konuda hayali düşüncelere sahiptir. Örneğin 30 yaşında bir insanın hücresinin alınıp, hemen o gün yine 30 yaşında bir kopyasının üretildiğini zannetmektedirler. Oysa sadece bilim kurgu filmlerinde rastlanabilecek olan böyle bir "kopyamala" yoktur ve mümkün de değildir. Kopyalama aslında bir insanın "tek yumurta ikizi"nin doğal yollarla (yani anne rahminde) hayata getirilmesinden ibarettir. Bunun ne evrim teorisiyle ne de "insan yaratmak" kavramıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Bir insanı veya başka herhangi bir canlıyı yaratmak, yani yoktan var etmek sadece Allah'a mahsustur. Nitekim bilimsel gelişmeler de, bu yaratmanın insanlar tarafından gerçekleştirilmesinin imkansız olduğunu göstererek, aynı gerçeği teyit etmektedir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)
Yorumlar
Yorum Gönder