12. 20 YAŞ DİŞİ NEDEN EVRİM TEORİSİNİN DELİLİ OLAMAZ?
EVRİM teorisinin önemli yanılgılarından biri de "körelmiş organlar"
iddiasıdır. Evrimciler canlıların bazı organlarının artık işlevini kaybettiğini
ve zaman içinde bu organların kaybolacağını iddia ederler.
Bu kabulden yola çıkarak
da, "eğer canlı vücudu yaratılmış olsa işe yaramayan organları
olmazdı" mesajını topluma vermeye çalışırlar.
20. yüzyılın başındaki evrimci yayınlarda, insan
vücudunda Pendik (halk arasında apandisit olarak bilinen organ),
kuyruk sokumu kemiği, bademcikler, pineal bez, kulak kepçesi, timüs ve 20 yaş
dişinin de yer aldığı yüz kadar organ "körelmiş organ" olarak ilan
edilmişti. Ama ilerleyen on yıllar içinde tıp alanında önemli
adımlar atıldı. İnsan vücudunda bulunan organ ve sistemler konusunda bilgimiz
arttı. Bunun sonucunda "körelmiş organ" iddiasının tam bir hurafe
olduğu da anlaşıldı. Evrimcilerin bu konuda hazırladıkları uzun liste hızla
eridi. Örneğin appendiks, bademcikler ve geniz etinin savunma sistemimizde
işlevlerinin olduğu anlaşıldı. Timüsün savunma sistemi hücrelerinin
olgunlaştığı bir organ olduğu, pineal bezin ise önemli hormonların
üretilmesinden sorumlu olduğu keşfedildi. Kuyruk sokumu kemiğinin leğen kemiği
çevresinde yer alan kaslara destek olduğu, kulak kepçesinin ise seslerin yerini
tespit etmede önemli bir işlev gördüğü belirlendi. Kısacası "körelmiş
organlar" iddiasının tek dayanağının cehalet olduğu ortaya çıktı.
Sonuçta modern bilim, "körelmiş organ" mantığının yanlışlığını defalarca ortaya koymuş durumdadır. Yine de bazı evrimciler bu iddiayı yeni malzemeler bularak yaşatmaya çabalarlar. Evrimcilerin "körelmiş" olduğunu iddia ettikleri organların hemen tamamının işlevsel olduğu bugün tıp dünyası tarafından ortaya konmasına rağmen, hala bir iki organ üzerinde evrimci spekülasyon devam etmektedir. Bunların en çok dikkat çekeni "20 yaş dişi"dir. Bazı evrimci kaynaklarda, 'üçüncü molar diş' olarak da bilinen bu dişin insan vücudunun "fonksiyonunu kaybetmiş" bir parçası olduğu iddiası yer alır. Buna delil olarak da önemli sayıda insanda bu dişin problemlere yol açtığı ve cerrahi müdahale ile çıkarılmasının çiğneme fonksiyonunu etkilemediği söylenir.
20 yaş dişi ile ilgili sorunlar, bu dişin körelmiş bir organ olmasından değil çağımızın beslenme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır. |
20 yaş dişinin işlevsiz olduğu yönündeki evrimci telkinden etkilenen birçok
hekim günlük pratikleri içinde diğer dişlerin oluşturduğu problemlere daha
ılımlı yaklaşım göstererek, bu dişleri korumaya çalışırken, 20 yaş dişinin
çekilmesini adeta rutin hale getirmişlerdir. Oysa son yıllar içinde yapılan
bazı araştırmalar bu dişin çiğneme fonksiyonunu üstlenmede diğer dişlerden hiçbir
farkının olmadığını göstermiştir.48 Bu dişin diğer dişlerin
yerleşimini bozduğu yönündeki inanışın da temelsiz olduğunu gösteren çalışmalar
yapılmıştır.49 20 yaş dişinde rastlanan ve ilaç uygulamalarıyla
çözülebilecek problemlerde, bu dişin çıkarılması yoluna gidilmesi konusunda da
bilimsel eleştiriler yayınlanmıştır.50 Sonuçta, 20 yaş dişinin
"yararsız" olduğu yönündeki inancın hiçbir bilimsel temele
dayanmadığı ve bu dişin çiğneme fonksiyonunda diğer dişler gibi işlev
gördüğü, bugün tıp dünyasının ortak görüşüdür.
Peki söz konusu dişin azımsanmayacak
sayıda insanda rahatsızlık oluşturmasının sebebi nedir? Bu konuyu araştıran
bilim adamları, 20 yaş dişi sorunlarının çeşitli dönemlerde yaşamış insan
topluluklarına göre farklılıklar gösterdiğini saptadılar. Özellikle sanayi
öncesi toplumlarda bu probleme çok az rastlandığı anlaşıldı. Bunun nedeni
olarak da özellikle son birkaç yüzyıllık dönem içinde sert besin maddeleri
yerine daha yumuşak besin maddelerinin tercih edilmesinin çene gelişimini
olumsuz etkilediği görüldü. Dolayısıyla 20 yaş dişi problemlerinin de
çoğunlukla, beslenme alışkanlıklardan doğan çene gelişimi sorunlarıyla ilgili
olarak ortaya çıktığı tespit edildi.
Toplumların besin tercihlerindeki benzeri
değişikliklerin diğer dişler üzerinde de olumsuz tesiri bilinmektedir. Örneğin
son yüzyıl içinde şekerli ve asitli yiyeceklerin tercih edilir olması, diğer
dişlerdeki çürüme oran ve hızını artırmıştır. Ancak elbette bu durum
dişlerimizin yararsız ve körelmiş organlar olduğu gibi bir sonucu akıllara
getirmez. Aynı durum 20 yaş dişi için de geçerlidir. Bu dişle ilgili sorunlar,
herhangi bir evrimsel "körelme"den değil, günümüz insanlarının
beslenme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır.
DİPNOTLAR:
53. Leonard M. S., 1992. Removing third molars: a review for the general practitioner. Journal of the American Dental Association, 123(2): 77-82
54. M. Leff, 1993. Hold on to your wisdom teeth. Consumer reports on Health, 5(8):4-85
55. Daily T. 1996. Third molar prophylactic extraction: a review and analysis of the literature. General Dentistry, 44(4):310-320
Yorumlar
Yorum Gönder